<<>>
   
  Başka dünya yok, çöplerini kendine ...
  kitap özetleri
 

OKUMUYORUZ

Tüm iyi niyetimize rağmen; lisan sorunu, zaman sorunu, orijinal kitabı temin güçlüğü, çok fazla sayfa adedi, televizyondan vakit kalmaması, tembellik. Sebep ne olursa olsun, YETERİNCE OKUMUYORUZ

Bu milli ve önemli sorunun bir nebze hafifletilmesi amacı ile 10 yıl önce bir karar verdik, okuduğumuz kitaplar içerisinde ülkemizin bugünü ve/veya geleceği için yararlı gördüklerimizi özet ile tercüme ederek paylaşmak.

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrencilerine ücretsiz olarak dağıtılan kitap özetleri bu sitede tüm öğrencilerin ve öğrenmek isteyenlerin faydalanmasına sunulmaktadır. Herhangi bir maddi menfaat beklenmeksizin gerçekleştirilen bu hizmetin tek nedeni, ülkemizde okuma alışkanlığının eğitim ve öğretim yıllarında kazanılmasını sağlamaktır.

Rastlantı sonucu veya bilinçli olarak bu siteye ulaştıysanız , ne mutlu bize...
Okumayı seven dostlarınıza ve yakın çevrenize tavsiye ederseniz daha da mutlu oluruz.




TÜRK EDEBİYATI ROMAN ÖZETLERİ

ACIMAK -REŞAT NURİ GÜNTEKİN -ROMAN

İlkokul öğretmeni Zehranın babası ölmüştür.Zehra yaşlı adamın bıraktığı anı defterini sabaha kadar okur.Annesinin olumsuz tavırları yüzünden ailenin dağıldığını,babasının bu yüzden onu öğretmen okuluna gönderdiğini öğrenir.İç yüzünü bilmeden düşman olduğu babasının acılarını anlar.Zehra,artık bağışlamayı ve acımayı öğrenmiştir.

AKİF BEY- NAMIK KEMAL OYUN

Bir deniz subayı olan Akif,Dilruba adında ahlak yönü zayıf bir kadınla evlenir.Dilruba kocasının Sinop muhaberesinde öldüğünü yalancı tanıklarla kanıtlar ve başka biriyle evlenir.Durumu öğrenen Akif,kadını hemen boşar.Öç almak amacıyla kadının evine gider ve Dilrubanın yeni kocasıyla çatışır.İkisi de ölür.Akifin babası da Dilrubayı öldürür.

ANKARA YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU ROMAN

Üç ayrı bölümden oluşan eserin ilk bölümünde Milli Mücadele yıllarındaki Ankara yı buluruz.İstanbuldan gelmiş Selma Hanım,kocası Nazif Beyin etkisiyle bir zamanlar yadırgadığı Milli Mücadeleye inanmaya başlar,ancak bu sefer de kocası Sakarya Muhaberesinden korkarak kaçmanın yollarını aramaktadır.Selma,Binbaşı Hakkı Beyle mücadeleye devam eder ve yaralılara hemşirelik yapar.İkinci bölümde hürriyet yıllarının Ankarası anlatılır.Binbaşı Hakkı Beyle Selma evlenmiştir.Üçüncü bölümde hürriyet ruhu ile aydın gençler yetişmiştir.Bunlardan biri de Neşet Sabittir. Selma üçüncü evliliği bu gençle yapar ve mutluluğa kavuşur.

AŞK-I MEMNU- HALİT ZİYA UŞAKLIGİL

Varlıklı ve kibar Adnan Bey,genç yaştaki Bihterle evlenir.Bihter zamanla kocasının yeğeni Behlüle aşık olur.Behlülün gözü ise Nihaldedir .Evlenmek üzerelerken Bihter ve Behlülün yasak aşkları ortaya çıkar. Bihter intihar eder , Behlül kaçar.

ATEŞTEN GÖMLEK HALİDE EDİP ADIVAR ROMAN

Edebiyatımızda Kurtuluş Savaşı üzerine yazılan romanların ilkidir. İzmir in işgali sırasında kocası ve çoçuğu düşman tarafından öldürülen Ayşe , İstanbul a akrabası Peyami nin yanına gelir. İkisinin yanına Binbaşı İhsan da katılır ve Anadolu ya geçerler , amaçları Kuvayi Milliyeye hizmet etmektir. Bu arada hem Peyami hem de Binbaşı İhsan Ayşeye aşık olur. Bu aşk her ikisi için de ateşten bir gömleğe dönüşür.

ARABA SEVDASI RECAİZADE MAHMUT EKREM ROMAN

Üstünkörü bir eğitim görmüş Bihruz Bey bir vezir oğludur. Babası ölünce çok büyük bir servete kavuşur. Kendini eğlenceye kaptıran Behruz gönlünü Periveş adlı bir kıza kaptırır . Yalancı ve dalkavuk arkadaşı ona Periveş in öldüğünü söyler , bu üzüntü içinde Şehzadebaşında yürürken Periveş e çok benzeyen birini görür ve onu Periveş in ablası sanır. Bihruz un ahmaklığını anlayan kadın , Periveş diye aradığı kişinin kendisi olduğunu söyler. Sonunda Bihruz gözünde çok yücelttiği kadının sokak yosması olduğunu anlar.

AYAŞLI VE KİRACILARI MEMDUH ŞEVKET ESENDAL ROMAN

Huriyetin ilk yıllarında bir köy ağasının oğlu olan İbrahim dokuz odalı bir evi oda oda kiraya vermektedir. Ayaşlı İbrahim değişik işler yapmış , sonunda bu işte karar kılmıştır. Romanda ülkemizin değişik katlarından insanların ayrı ayrı maceraları ve birbirleriyle olan ilişkileri anlatılır.

BİR TEREDDÜDÜN ROMANI PEYAMİ SAFA ROMAN

Mualla okuduğu bir romanın yazarıyla tanışmak ister ve tanışır. Romancı genç kıza evlenme teklifinde bulunur , Mualla evet ya da hayır kararı veremez durumdadır. Araya Vildan adlı başka bir kadın girer , yazar ne Mualla ne Vildan der ve romanı yeni bir dönemin başlayacağı haberiyle bitirir

CEZMİ NAMIK KEMAL ROMAN

17.YY da yaşamış şair ve kahraman sipahi Cezmi İran a açılan bir savaşa katılır. Orada Kırım şehzadesi Adil Giray la arkadaş olur. Adil Giray bir baskında yakalanır. Şahın karısı Şehriyar , Adil Giraya aşık olur. Adil Giray ise şahın kız kardeşi Perihana aşık olmuştur. Şehriyarın bir oyunu sonunda Adil Giray ve Perihan ölür , Cezmi ise yaralanır.

ÇALIKUŞU REŞAT NURİ GÜNTEKİN ROMAN

Feride , küçük yaşta anasını babasını kaybeder. Teyzesinin yardımıyla yatılı okula gider. Çok haşarı olduğu için ona Çalıkuşu adı takılır. Yazları teyzesinin yanına gider. Zamanla teyzesinin oğlu ile aralarında aşk başlar. Evliliğe kısa bir süre kala Kamuranın başka bir kızla ilişkisi olduğunu öğrenir. Her şeyi bırakır kaçar. Anadolunun değişik yerlerinde öğretmenlik yapmaya başlar. Daha evvel tanıştığı ihtiyar doktor Hayrullah Beyle Kuşadasında yine karşılaşırlar. Aralarındaki dostluk dedikodulara neden olunca formalite bir evlilik yaparlar. Hayrullah Bey Feridenin günlüğünü okur ve saklar . Kendisi ölünce Kamurana verilmek üzere bir zarfı Ferideye verir. Hayrullah Bey ölünce Feride zarfı götürür. Kamuran zarfı alır ve her şeyi öğrenir. Bir daha ayrılmamak üzere Ferideyle evlenir.

DAMGA REŞAT NURİ GÜNTEKİN ROMAN

2. Abdülhamit devri paşalarından birinin oğlu olan İffet babasıyla birlikte Midilliye gider. Babası ölünce İstanbula döner ve hukuk eğitimi almaya başlar. Çocuklarına ders verdiği Cemil Kerim Beyin karısı Vedia ile aralarında aşk başlar. Bir gece yakalanınca eve hırsızlık için geldiğini söyleyen İffet , mahkum olur. Hapisten çıkınca sabıkasından ötürü işsiz kalır. Bu arada kocasından ayrılan Vedia ile karşılaşır ve evlenme teklif eder. Vedia hırsız damgası yemiş biriyle evlenemeyeceğinin söyler . Roman İffetin bir itirafıyla son bulur.

DEVLET ANA KEMAL TAHİR ROMAN

Eser adını roman kahramanı Devlet Hatundan alır. Dört bölüme ayrılmış olan eserde Osmanoğullarının ortaya çıkış yılları , savaşçı dervişler , hilebaz keşişler , Şeyh Edebali , Yunus Emre gibi kişileriyle maceranın , aşkın , inancın , tarih - masal potasında eritilmesiyle yazıya dökülmüş biçimidir Msn Öğretmen öss kpss

DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU PEYAMİ SAFA ROMAN

İstanbulda küçük bir evde yaşayan , sekiz yaşından beri bacağındaki kemik hastalığından dolayı hastane hastane dolaşan genç , Erenköyde akrabası olan emekli paşanın kızı Nüzheti sever. Nüzhet ise Ragıp adlı bir doktorla evlenecektir. Eserde roman kahramanının adı hiçbir yerde geçmemektedir. Roman gencin hastaneden çıkarılmasıyla sona erer.

EYLÜL MEHMET RAUF ROMAN

Süreyya Bey ve Suat Hanım beş yıldan beri evlidir. Süreyyanın arkadaşı Necip aile dostlarıdır. Necip Suata çok değer vermektedir. Bu değer veriş zamanla sevgiye dönüşür. Bu sevgi karşılıksız değildir. Ancak her ikisi de Süreyyaya ihanet edebilecek yaradılışta değillerdir. Zamanla bu aşk şiddetlenir. Bir gün köşkte çıkan bir yangında Suat içerde kalır. Necip onu kurtarmak için evin içine girer ve her ikisi de yangında ölür.

FELATUN BEY İLE RAKIM EFENDİ AHMET MİTHAT ROMAN

Felatun Bey kız kardeşi Mihriban gibi nazlı büyütülmüştür. Görünüşte memurdur ; ama günlerini gezip tozmak ve eğlenmekle geçirmektedir. Babasından kalan mirası yabancı bir aktris uğruna harcayınca hayatı ve hatasını anlar. Rakım ise Tophane kavaslarından birinin oğludur. Babasını kaybedince zor şartlar içinde ortaokulu bitirir. Kitap çevirmeye başlar. Yaşı küçük bir cariye satın alır ve ona okuma yazma öğretir. Piyano dersleri verir daha sonra da Canan adlı bu kızla evlenir.

GÜLNİHAL NAMIK KEMAL OYUN

Tanzimatın ilk yıllarında Rumeli de sancak beyi olan Kaplan Paşa zalim biridir. Kardeşlerinin çocukları olan İsmet ile Muhtar birbirlerini sevmektedir. Kaplan Paşa Muhtarı halk tarafından çok sevildiği için kıskanır. Muhtarı yok etmek amacıyla hilelere başlar ve iki gencin arasını açar. Sonunda gerçek anlaşılır . İki gencin kavuşmasına İsmetin dadısı Gülnihal yardım etmiştir.

HANDAN HALİDE EDİP ADIVAR ROMAN

Refik Cemal , Nerimanla evlidir. Handan Nerimandan üç yaş büyüktür ve kardeş çocuklarıdır. ıı. Abdülhamit döneminde ihtilalci gençlerden olan Nazım, Handan ile evlenmek ister. Handan kabul etmez. Hüsnü Paşa adlı biriyle evlenir. Bu arada Nazım tutuklanmış , Handana iki mektup bırakarak intihar etmiştir. Handan kocasıyla Londra da bulunmaktadır. Bu sırada Refik Cemal konsoloslukla Londraya gider , orada Handan ile tanışır ve aşık olur. Handan beyin hummasına tutulur. Refik Cemal onun başından ayrılmaz, Handan iyileşince Refik Cemale sevgisini dışavurur fakat çektiği vicdan azabından ölür.

İNTİBAH YA DA SERGÜZEŞT-İ ALİ BEY NAMIK KEMAL ROMAN

Ali Bey zamanın meşhur kadınlarından Mahpeykerle tanışır. Annesi oğlunu korumak için Dilaşup adlı bir cariye alır. Terk edileceğini anlayan Mahpeyker Dilaşupa iftira atar , Ali Beyi öldürtmek için batakhaneye getirir. Orada bulunan Dilaşup Ali Beyi ölümden kurtarır ama kendisi ölür. Ali Beyde Mahpeykeri öldürür. Kendisi de hapiste ölür.

KARABİBİK NABİZADE NAZIM ROMAN

Olay Antalya ili Kaş ilçesinin Beymelik köyünde geçer. Babasından kalan tarlanın dört dönümünü komşusuna satmış olan Karabibik kalan sekiz dönümlük kısmı Yosturoğluna kaptırmamak için direnmektedir. Komşu Terme köyündeki rum bakkal Yaniden borç alarak bir öküz satın alır. Tarlasını sürer. Yosturoğlu da aralarındaki çekişmeyi unutup Karabibiğin kızı Huriyi yeğeyi Hüseyine ister. Karabibik mutludur. Bir süre sonra hastalanır , ancak kızının mürüvetini gördüğü için huzurludur.

KİRALIK KONAK Y.KADRİ KARAOSMANOĞLU ROMAN

Eski nazırlardan Naim Efendi , kızı Sekine , damadı Servet , torunları Seniha ve Cemil ile aynı konakta yaşamaktadır. Damadı lükse düşkün bir adam , Seniha serbest yetişmiş bir kızdır. Senihanın çevresinde Faik ve Hakkı Celis adlı iki genç vardır. Seniha Faikten hamile kalır. Naim Efendi sarsılır. Hakkı Celis cepheye gider. Seniha ise Avrupaya gider. Hakkı Celis şehit olur. Bunu öğrenen Naim Efendi hızla çöken bir dünyada yapayalnız kalır.

KIRIK HAYATLAR HALİT ZİYA UŞAKLIGİL ROMAN

Ömer Behiç ailesine bağlı bir doktordur. O dönemin yozlaşmış ailelerinden birinin kızı olan Neyyir doktoru baştan çıkarır. Ailesiyle gizli ilişkisi arasında bocalayan Ömer Behiç , küçük kızı Leylanın menenjitten ölmesi üzerine bunu ilahi bir uyarı kabul eder ve ailesine döner.

KUYUCAKLI YUSUF SABAHATTİN ALİ - ROMAN

1903 senesi sonbaharında Aydının Nazilli ilçesi Kuyucak köyünde eşkiyalar bir evi basar ve karı-kocayı öldürür. Soruşturmaya gelen kaymakam dokuz yaşındaki Yusufu evlat edinir. Kaymakam , karısı Şahindenin yüzünden kendisini içkiye ve kumara vermiştir. Fabrikatör Hilmi Beye üçyüz yirmi altın borçlanmıştır. Zamanla Yusuf ve kaymakamın kızı Muazzez büyür. Kasaba kabadayısı Şakir , Muazzezi rahatsız edilince Yusuf tarafından dövülür. Daha sonra kaymakam Yusuf ile Muazzezi evlendirir. Yusufu Edremite tahrirat katibi yapar. Bir süre sonra gelen yeni kaymakam Şakirin ve babasının yakın dostudur. İzzet Bey adındaki bu yeni kaymakam Yusufu görevden alır ve süvari tahsildarı yapar, artık Yusuf sürekli dışarıdadır. Bu arada Şahinde Hanımın evi kaymakam ve ileri gelenlerin çalgı çengi yeri olmuştur. Muazzez de iffetini yitirmek üzeredir. Bir akşam Yusuf eve gelir , evdeki herkesi öldürür. Karısını gömen Yusuf atını atlar ve dağlara gider.

KÜÇÜK AĞA TARIK BUĞRA ROMAN

17 yaşında İstanbulda Fatih medresesinde olan Mehmet Reşit Efendi , toplumun padişaha daha sıkı bağlanması için Dahiliye Bakanlığınca Akşehire gönderilir. Orada İstanbullu Hoca diye anılır. Halkın padişaha bağlı kalmasını sağlar. Kuvayi Milliyeyi engellediği için hakkında vur emri çıkar. İstanbullu Hoca , Çakırsaraylı çetesine sığınır. Çerkez Ethemin ortanca kardeşi Tevfik Beyin bir müfrezesinin başına geçer. Bu arada Çolak Salih onu vurmak için görevlendirilir. Ancak İstanbullu Hoca gerçekleri görmeye başlamıştır.Çolak onu vurmaz, ikisi birden Kuvayi Milliyeyi baltalamaya çalışan gruplara karşı mücadeleye başlarlar. Böyle bir mücadelede Hocanın sağ kolundan vurulmasıyla roman sona erer.

MAİ VE SİYAH HALİT ZİYA UŞAKLIGİL ROMAN

İstanbul da orta halli bir ailenin çocuğu Ahmet Cemil , mülkiyeyi bitireceği sırada babasını kaybeder , ailesinin geçimini sağlayabilmek için dersler vermeye başlar. Bu arada büyük ümitler verdiği eserini tamamlamaya çalışmaktadır. Ümitleri bir süre sonra ümitsizliğe döner. Kız kardeşi İkbal kocasının eziyetleri sonucunda ölür. Sevdiği kadın Lamia başkasıyla nişanlanır. Eseri beklediği ilgiyi görmez. Ahmet Cemil kitabını yakar , annesini de alıp bir gemiyle İstanbuldan ayrılır. Yemende bir ilçe kaymakamlığı görevini kabul eder ve oraya gider.

MÜREBBİYE HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR ROMAN

Matmazel Angel aşıklarının biriyle İstanbula gelmiş bir Parislidir. İki ay sonra yüzüstü bırakılır. Fransız bir ailenin yardımıyla Dehri Efendinin konağına girer ve onun çocukları Nezahat ve Nazmiye öğretmenlik yapmaya başlar. Bir süre sonra ailenin erkeklerini baştan çıkarma planları yapan Angel , aptal torun Samiden başlayarak ailenin reisi Dehri Efendiye kadar tüm erkekleri baştan çıkarır.

SERGÜZEŞT- SAMİPAŞAZADE SEZAİ ROMAN

Esircilerin Kafkasyadan getirdikleri Dilber , dokuz yaşında İstanbulda bir eve 40 liraya satılır. Evin hanımı ve zenci halayık Taravet çocuğa acımasız davranır. Evin reisi memuriyet için Anadoluya gideceğinden evin fazla eşyalarıyla birlikte Dilberi de 65 liraya esirciye satar. İleride fazla para etmesi için ut çalmayı , şarkı söylemeyi de öğrenen Dilber , bir süre sonra 150 liraya Asaf Paşanın konağına satılır. Konağın oğlu Celal , Dilbere aşık olur. Bunu öğrenen annesi Dilberi evden uzaklaştırır. Dilber bu kez Mısır da zengin bir Mısırlının cariyesi olmuştur. Kapatıldığı evden kaçmak üzereyken paniğe kapılır, kendini Nil nehrine atar.

SİNEKLİ BAKKAL HALİDE EDİP ADIVAR ROMAN

II. Abdülhamit devrinde Aksarayda Sinekli Bakkal Mahallesinde imamın kızı Emine , aynı mahalleden orta oyuncu Tevfik ile babasının karşı çıkmasına rağmen evlenir. Tevfik zenne rolüne çıktığı için Kız Tevfik diye anılmaktadır. Bir süre sonra bu yüzden ayrılırlar . Ayrıldıktan sonra Rabia isminde bir çocukları dünyaya gelir. Tevfik ünlü bir sanatçı iken İstanbuldan sürgüne gönderilir. Bu sırada Rabia sesi ile herkesi büyülemektedir. Kuran ve mevlid okumakta üstüne kimse yoktur. Tevfik sürgünden döner , kızını yanına alır . Ancak bu seferde Genç Türkler adlı bir gruba yardım ettiği için Şama sürülür. Rabia ise Müslüman olan piyano öğretmeni Peregrini ile evlenir. 1908 meşrutiyet ilanından sonra Tevfik sürgünden döner , Sinekli Bakkal Mahallesinde eski mutlu günlere dönülür.

SODOM VE GOMORE Y. KADRİ KARAOSMANOĞLU- ROMAN

Müteareke dönemindeki İstanbulda sosyal yaşam anlatılmıştır. Romanda Sami Bey ve ailesi ile bu aileyle ilişkili yerli ve yabancı kahramanlar anlatılır. Tek olumlu kahraman Leylanın nişanlısı Necdettir. NOT: Sodom ve Gomore Ürdünde günahkarlıkları yüzünden Tanrının gazabına uğrayarak yerle bir edilmiş iki şehrin adıdır.

ŞAİR EVLENMESİ İBRAHİM ŞİNASİ EFENDİ- OYUN

Türk tiyatrosunun basılı ilk metni olan bir perdelik komedide şair Müştak Bey , sevgilisi Kumru Hanım yerine onun çirkin ablası ile nikahlanır. Şiar gerdek gecesi işi anlar. Nikahı kıyan imam Ebüllaklakaya rüşvet vererek , durum düzeltilir. İmam yaşça büyük olan kızı değil , boyca büyük olan kızı nikahladığını söyler ve durum düzelir.

ŞIPSEVDİ H.RAHMİ GÜRPINAR ROMAN

Meftun kalabalık bir ailenin oğludur. Parasızlık yüzünden zengin Kasım Efendiye damat olmak ister. Entrikalar sonunda Kasımın kızı Edibeyi alır. Meftunun kız kardeşi Lebide ise Kasım Efendinin oğlu Mahir ile evlendirilir. Kasım Efendinin servetini ele geçirmek isteyen Meftun , Mahiri kullanır. İş öğrenilince Mahir evlatlıktan reddedilir. Meftun Parise kaçar , Edibe ise babası Kasım Efendinin yanında kalır. Edibe eve erkek almaya başlayınca Kasım Efendi felç geçirir. Meftun ise servetin peşinde olduğu için eski karısıyla yeniden evlenme planları yapmaya başlamıştır.

TAAŞŞUK-I TALAT VE FITNAT ŞEMSETTİN SAMİ- ROMAN

Annesi tarafından büyütülen Talat,Fıtnat adında bir kıza aşık olur. Kadın giysileri giyerek kızın evine gider ve onunla konuşur.Üvey babası ise Fıtnatı zengin biriyle evlendirir.Evlendiği Ali Beyin vaktiyle annesini terk eden babası olduğunu kendisini vurduktan sonra yaralıyken öğrenen Fıtnat ölür,onu Talatın ölümü izler.Fıtnatın öz babası olduğunu öğrenen Ali Bey çıldırır ve ölür.

VATAN YAHUT SİLİSTRE NAMIK KEMAL OYUN

İslam Bey savaş çıkınca nişanlısı Zekiye ile vedalaşır ve cepheye gider.Zekiye erkek kılığına girerek Adem adıyla gönüllüler arasına katılır.Silistre kalesi komutanı Sıtkı Bey,Ademi çelimsiz bulur ve geri göndermek ister,ama Adem kabul etmez.İslam Bey yaralanır, Abdullah Çavuş ve Adem düşman cephaneliğini havaya uçurur,kale kurtarılır.Ademin kimliği ortaya çıkar.Sıtkı Beyin daha önce öldüğünü sandığı babası olduğunu öğrenen Zekiye,zafer sevinci içinde İslam Beyle evlenir.

YABAN- YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU ROMAN

Birinci Dünya Savaşında bir kolunu kaybeden Yedeksubay Ahmet Celal işgal altındaki İstanbul da yaşayamayacağını anlayınca emireri Mehmet Ali nin çağrısına uyar Haymana Ovasında Porsuk Çayı kenarındaki Mehmet Alinin evine gider . Köylülerle dost olmak istediği zaman köylülerin ona yabancı gözüyle baktığını anlar . Köylüler ona yaban adını takmışlardır. Mehmet Ali yeniden askere alınır. Köy Yunan işgaline uğrar , Ahmet Celal köyde geçen günlerini yazdığı defterini Mehmet Alinin yengesi Emineye teslim ederek oradan ayrılır. Bu defter daha sonra kenarları yanmış bir biçimde yıkıntılar arasında bulunur. Defterdeki yaban romanıdır.

YAPRAK DÖKÜMÜ REŞAT NURİ GÜNTEKİN ROMAN

Suriye ve Anadoluda 25 yıl çalışan daha sonra işine son verilen memur Ali Rıza Bey , karısı , üç kızı ve oğluyla , İstanbul da geçim zorlukları içinde yaşamaktadır. Sırasıyla oğlu Şevket , kızları Necla ve Leyla yaşadıkları olumsuz olaylar sonucu aileden koparlar. Leylanın iffetsiz bir hayat yaşadığını öğrenen Ali Rıza Bey felç geçirir. Babasını hastaneden Leyla çıkarır ve yaşadığı eve götürür. Ali Rıza Bey Leylanın yanında için için bir utancı ve kendi kırık hayatını yaşamaya başlar.

ZAVALLI ÇOCUK NAMIK KEMAL - OYUN

Şefika , babası Halil Beyin öksüz bir akrabası olduğu için yanına aldığı Ata ile birlikte büyümüştür. Bir süre sonra zengin bir paşa ile evlendirilen Şefika , gönlü Atada olduğu için bu acıya dayanamaz ve hastalanır. Kısa süre içerisinde verem , Şefikayı ölümün eşiğine getirir. Okuldan izinli gelen tıbbiye öğrencisi Ata , Şefikanın ölmek üzere olduğunu görünce , eczaneden aldığı zehri içer , ikisi birlikte ölürler.

ZEHRA NABİZADE NAZIM ROMAN

Olay 1890 yılında İstanbul da geçer , tüccar Şevket Efendi kızı Zehrayı katibi Suphi ile evlendirir. Suphinin annesi , yardımcı olsun diye Sırrıcemal adında cariyeyi eve getirir. Zehranın kıskançlıkları başlar , bu kıskançlıklardan bıkan Suphi Zehrayı boşar ve Sırrıcemalle evlenir. Zehra intikam almak için Ürani adlı çok güzel bir rum kızını Suphiyi baştan çıkarmak için görevlendirir. Suphi bu tuzağa düşer , Sırrıcemal intihar eder , Zehra bu sefer mağazadaki yeni katip Muhsinle evlenir. Suphi beş parasız kalmış ve tulumbacı olmuştur. Üraniyi öldürür ve Trablusgarba sürülür. İkinci kocasıyla da mutlu olamayan Zehra kocasının ölümünden sonra tek başına kalır. Bir gün Mahmutpaşa yokuşundan inerken yol ortasında yoksul bir kadının öldüğünü görür. Bu kadın Suphinin annesidir. Duruma çok üzülen Zehra hastalanır ve vicdan azabı içinde ölür

KİTABIN ADI : SEFİLLER
KİTABIN YAZARI : VICTOR HUGO
YAYINEVİ : VARLIK YAYINLARI
BASIM YILI : 1992

KİTABIN KONUSU

Bu romanda Jean Valjean adlı bir köylünün, 19. yy.’un ilk 30 yılındaki serüvenleri anlatılır.Valjean aç ailesini doyurmak için ekmek çaldığından bir kadırgada kürek çekmeye mahkum edilmiştir.

ESERİN ÖZETİ

Birkaç kez kaçma girişiminde bulunduğundan mahkumiyet süresi 19 seneye çıkarılır 1815’de serbest bırakılır. Valjean Güney Fransa’da D kasabasına gider. Bir kürek mahkumu olduğundan kimse onu barındırmak istemez. Sonunda yaşlı ve çok iyi bir insan olan kasabanın piskoposu onu yanına alır ve ona çok iyi davranır. Valjean onun bu konuk severliğine piskoposun yemek takımlarını çalmakla karşılık verir. Polis kısa bir süre sonra Valjean’I yakalar ve piskoposa getirir piskopos Valjean’I hayrete düşürürcesine, yemek takımını Valjean’a hediye verdiğini söyler. Valjean’ın karşılaştığı bu durum onu derinden etkiler. Ondan sonra piskoposun güvenine layık olmaya mümkün olduğu kadar erdemli ve dürüst bir hayat sürmeye söz verir.

Valjean yıllar sonra takma bir adla Kuzey Fransa’da mücevherat üreticisi olarak devam ediyordur. Üretimde bir iki basit gelişme gerçekleştiğinden şimdi varlıklı bir insandır. Kasaba halkının güvenini kazanmış ve hatta belediye başkanı bile seçilmiştir. Kasabanın müfettişiJavert, tam bir dedektiftir ve amirinin kişiliğinden şüphe eder. Onu tam yakalattıracağı sırada adının Valjean olduğu bir diğer insanın başka bir suçtan yakalandığını ve tekrar kadırgaya gönderileceği haberini alır. Çok mahçup duruma düşen polis müfettişi belediye başkabıbdan özür diler, onun hakkında şüphelere düştüğünü anlatır. Valjean kendi adını taşıyan suçsuz bir insanın acı çekmesinden ötürü vicdan azabı duyar. Kahramanca bir hareketle mahkemeye gider, kendisini tanıtır ve kendi isteğiyle kürek mahkumluğuna döner. Birkaç yıl sonra tekrar kaçar ve kuzeye gider. Üretici olarak iş yaptığı yılların karşılığı olan parayı buraya gömmüştür. Para onu rahatça geçindirebilecek ve çevresinede yardım etmesine de imkan verecektir. İlk işi Cosetta adında bir kızı aramak olur. Kız bir zamanlar yanında çalışan Fantina’nın kızıdır. Fantina kızına bakmak için fahişelik yapmıştır. Fantina artık ölmüştür ve onu yetiştiren üvey anne ve babası ona kötü muamele etmektedir. Valjean onu evlatlık alır ve ona derin bir sevgiyle bakmaya başlar. Beraberce Parise giderler. Valjean bir rahibe manastırında bahçıvan olarak çalışmaya başlar ve Cosette da manastırın okuluna gider.

Cosetta büyüyünce Parisli bir öğrenci olan marius Pontmercy adında bir genç onunla ilgilenir. Cosette ve Marius, Paris’in Luxenburg Gardens adındaki parkında tanışırlar ve Valjean’ın kendisini ve Cosette’yi gizli tutmasına rağmen gizliden gizliye mektuplaşırlar.

Olaylar, ülkedeki iç huzursuzluklar sırasında doruğa ulaşır. Sosyalistler 1832’de, Paris’te hanedanlığa karşı başarısız kalan bir baş kaldırma hareketine girişirler Marius ve arkadaşları bu isyanda yer alırlar ve sosyal adalete bağlılığından ötürü kim olduğunun meydana çıkmasına bile aldırış etmeyen Valjean da isyana katılır. Sokak çatışmalarının ortasında eski düşman Javert ile karşılaşırlar. Onun bütün hayatı şimdi ellerindedir.Gerçi bir tek kurşun Javert’I ortadan kaldıracaksa da Valjean Jvert’ı serbest bırakır. Valjean’ın bu davranışı Javert’in, kesin meşruiyet ve hukuka dayanan ahlaki dünyasını alt üst eder. Hayatında ilk defa olarak bir mahkumun kanuna saygı duyan bir vatandaştan daha iyi bir insan olacağını düşünür ve kendini öldürür.

Bu arada barikatlar ardına çekilen isyancılar çevrilir. Karşı tarafın kuvvetleri daha fazladır. Çarpışmalar sırasında Marius ağır yaralanır. Valjean Marius’u, sırtında taşıyarak yer altındaki lağım kanallarına götürür. Burası hoş bir yer olmasa da, çatışma alanından uzaktır. Kendisini tamamen kaybetmiş ve hemen hemen ölü olan Marius, büyükbabasının evine getirilir. Marius hayatını kimin kurtardığını bilmemektedir.

Valjean, Cosette ile Marius arasına girmemeye karar verir. Cosette’nin Marius’u sevdiğini ve onunla evlenmek istediğini anlar. Cosette’ye büyük miktarda para verdikten sonra inzivaya çekilir. Marius önceleri bunu kabul eder fakat hayatını kurtaranın Valjean olduğunu öğrenince Cosette ile birlikte son bir defa görmek için ihtiyar adamın yatak ucuna giderler. Valjean ölüm yatağında, seneler önce, evliya gibi biri olan psikopozun inanılmaz bir jestle kendisine hediye ettiği ve böylece Valjean’ın ruhunu kazandığı gümüş şamdanlığı Cosette’ye hediye eder.

ANAFİKRİ

Kendisine her zaman kötü davranılan bir mahkumun, kendisine iyi davranan biriyle
beraber olduğu zaman kişiliğinin ve davranışlarının iyiye doğru gidişatı gözlenmiştir.

KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ

JEAN VALJEAN: Romanın kahramanı. Önceleri basit, çalışkan bir köylüyken sonradan bir mahkum olarak hayata küskünlük duyar.

JAVERT: Hiç bir zaman satın alınamayacak kadar namuslu bir polis memuru.

MARIUS PONTMERCY: Albayın oğlu. Kendisini babasının anısına adıyan bir genç.

COSETTE: Fantine’nin kızı, Valjean’ın evlatlığı. Sevimli bir kız.

FANTINE: Karakteri bakımından iyi bir kız ise de şartlar onu bir fahişe olmaya zorlar.

KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER

Eserde tarihsel olaylar, kişilik çözümlemeleri, siyasal düşünceler, insanlar arasındaki günlük ve basit ilişkiler iç içe ve büyük bir ustalıkla anlatılmıştır.




KİTABIN ADI :
KAŞAĞI
KİTABIN YAZARI : ÖMER SEYFETTİN
YAYIN EVİ VE ADRESİ : ŞAFAK YAYIN EVİ İSTANBUL
BASIM YILI :1997

Kitabın Konusu

Kardeşine iftira atıp, onun ölümünden sonra vicdan azabıyla yanıp tutuşan bir çocuğun dramı anlatılmaktadır.

Kitabın Özeti

Annesi, İstanbul’a gittiği için kendisinden bir yaş küçük olan kardeşi Hasan’la artık Dadaruh’un yanından hiç ayrılmaz. Bu, babasının seyisi, yaşlı bir adamdır. En sevdikleri şey atlardır. Dadaruh’la birlikte onları suya götürmek, çıplak sırtlarına binmek, onlar için çok zevklidir.Torbalara arpa koymak, yemliklere ot doldurmak, gübreleri kaldırmak eğlenceli bir oyundan daha çok hoşlarına gider. Dadaruh eline kaşağıyı alıp işe başladı mı, tıkı… tık… tıkı… tık… tıpkı bir saat gibi… yerinde duramaz, bunu gören küçük çocuk ben de yapacağım! diye tutturur.

O vakit Dadaruh, onu Tosun’un sırtına koyar, eline kaşağıyı verir,

- Hadi yap! Der.

Bu demir gereci hayvanın üstüne sürter, ama o uyumlu tıkırtıyı çıkaramazdı.
Her sabah ahıra gelir gelmez,

- Dadaruh, tımarı ben yapacağım, der.Ama adam izin vermez ancak boyu at kadar olunca yapabileceğini söyler.Boyu atın karnına bile varmıyordu. Oysa en keyifli, en eğlenceli şey buydu. Sanki kaşağının düzenli tıkırtısı Tosun’un hoşuna gidiyor, kulaklarını kısıyor, kuyruğunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu. Tam tımar biteceğine yakın huysuzlanır, o zaman Dadaruh, “Höyt..” diye sağrısına bir tokat indirir, sonra öteki atları tımara başlardı.Bir gün yalnız başına kalır. Hasan’la Dadaruh dere kenarına inmişlerdi. İçimde bir tımar etmek hırsı uyanır. Kaşağıyı arar, bulamaz. Annesinin bir hafta önce İstanbul’dan gönderdiği armağanlar içinden çıkan fakfon kaşağı, pırıl pırıl parlıyordu. Hemen alıp,

Tosun’un yanına koşar, karnına sürtmek ister fakat rahat durmaz.

- Sanırım acıtıyor? Diye düşünür.

Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine bakar. Çok keskin, çok sivridir. Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başlar. Dişleri bozulunca yeniden dener. Gene atların hiçbiri durmaz ve kızar. Öfkesini sanki kaşağıdan çıkarmak ister. On adım ilerdeki çeşmeye koşar. Kaşağıyı yalağın taşına koyup yerden kaldırabildiği en ağır bir taş bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başlar. İstanbul’dan gelen, üstelik Dadaruh’un kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı ezip, parçalar. Sonra yalağın içine atar. Babası çeşmeye bakarken, yalağın içinde kırılmış kaşağıyı görür; Dadaruh’a yanına çağırınca çok korkar. Dadaruh şaşırır, kırılmış kaşağı ortaya çıkınca, babası bunu kimin yaptığını sorar.Dadaruh,

- Bilmiyorum, der.

Babasının gözleri ona döner, daha bir şey sormadan, çocuk kaşağıyı kardeşi Hasan’ın kırdığını söyler. “Dadaruh uyurken odaya girdi. Sandıktan aldı. Sonra yalağın taşında ezdi” der.

Babası Hasan’I çağırır.

-Bu kaşağıyı niye kırdın?diye sorar.

Hasan, Dadaruh’un elinde duran alete şaşkın şaşkın baktıp, sarı saçlı başını sarsarak,

- Ben kırmadım, der.

- Doğru söyle, darılmayacağım. Yalan çok kötüdür, der babası. Hasan inkârda direnir. Baba öfkelenir. Üzerine yürür “Utanmaz yalancı” diye yüzüne bir tokat indirir.

- Götür bunu eve; sakın bunu bir daha buraya sokma. Hep Pervin’le otursun! diye haykırır.

Artık ahırda hep yalnız oynar. Hasan eve hapsedilir. Annesi geldikten sonra da bağışlanmaz.Annesi onun iftira atabileceğine hiç ihtimal vermez.
Ertesi yıl anne, yazın gene İstanbul’a gider.Hasan’a ahır hâlâ yasaktır. Bir gün birdenbire hastalandı. Doktor “Kuşpalazı” der. Babası yatağın başucundan hiç ayrılmaz.Hizmetçi kardeşinin öleceğini söyler ve çocuk ağlamaya başlar.Gece uyuyamaz, uykuya dalar dalmaz Hasan’ın hayali gözünün önüne gelir “İftiracı! İftiracı!” diye karşısında ağlar.Pervin’i uyandırır. Hasan’ın yanına gitmek istediğini ve babasına bir şey söylemek istediğini söyler.Yarın söylersin, der.Sabaha kadar gene gözlerini kapayamaz. Hava henüz ağarırken Pervin’i uyandırır.Ama zavallı suçsuz kardeşi, o gece ölmüştür.

Kitabın Ana Fikri

Yalan söylemek kötü bir alışkanlıktır.

Kitaptaki Olayların ve Şahısların Değerlendirilmesi

Büyük çocuk : Hasan’ın abisidir.babasından çok korkar.Atları çok sever.

Hasan : Küçük kardeştir.O da babasından çok korkar ve atları çok sever.Geçirdiği hastalık ölümüne sebep olur.

Dadaruh : Evin seyisidir. Bütün zamanını atlarla geçirmekyen çok zevk alır.İki çocuğu da çok sever.

Pervin : Evin hizmetçisidir. Çok yumuşak kalplidir ve herşeyi açıkça söyler.Bir o kadar da sulugözdür.

Baba : Çocuklarının üzerinde büyük bir otorite sahibidir. Çocukları onu çok sever ama ondan çok korkarlar.

Kitap Hakkında Şahsi Görüşler

Yazar olayları ve yer betimlemelerini çok güzel ve yerinde yapmıştır.Akıcılığı sağlamış, okuyucuyu sıkmadan akıcı bir şekilde okuyabilmesi için bütün imkan ve kabiliyetlerini sergilemiştir.

Yazar Hakkında Bilgi

Ömer Seyfettin, yazı ve öyküleriyle dilde sadeleşme hareketinin öncülüğünü yaparak yeni bir edebiyat akımının oluşumunu sağlayıp, Türk öykücülüğünde kısa öykü türünün dil, anlatım tekniği ile tematik yönden ilk özgün örneklerini vermiştir. Aynı zamanda ulusal edebiyat akımını başlatan yazarlardan olan Ömer Seyfettin 28 Şubat 1884′te Gönen’de doğdu. Öğrenimine, dört yaşında iken, Gönen Mahalle Mektebi’nde başladı. Ailesiyle birlikte İstanbul’a gelince (1892), ilköğrenimini özel bir okul olan Aksaray’daki Mekteb-i Osmani’da sürdürdü. Babasının isteği üzerine, Eyüp baytar Rüştiyesi’nin subay çocuklarına özgü bölümüne yatılı olarak yazıldı (1893). Buradaki eğitiminden sonra (1896), Edirne Askeri İdadisi’ni (1900) ve İstanbul Mekteb-i Harbiye’yi bitirdi. 22 Ağustos 1903′te piyade teğmeni rütbesiyle mezun oldu. Ziya Gökalp ve arkadaşlarının çıkardıkları “Genç Kalemler” dergisinin kadrosuna katıldı. Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine, yeniden orduya çağrıldı (14 Eylül 1914). Kısa bir süre “Türk Sözü” dergisinin başyazarlığını yaptı. lan Calibe Hanım’la evlendi (1915). Eylül 1918′de eşinden ayrıldı. 6 mart 1920′de kaldırıldığı Haydarpaşa Hastanesi’nde şeker hastalığından öldü. Kadıköy Kuşdili’ndeki Mahmut Baba Türbesi mezarlığına gömüldü. 1939′da, kemikleri Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki Asri Mezarlık’a taşındı.

Eserleri

Romanları

Yaşadığı yıllarda yayınlanan üç romanı ( Ashab-ı Kehfimiz, Efruz Bey, Yalnız Efe, 1919) onun bu alanda yarım kalmış denemeleri olarak sayılır.
“Fantezi roman” olarak nitelendirilen Efruz Bey; 1908′den Mütareke yıllarına kadarki süreci, aydın kişilerin eleştirisi ekseninde yansıtır. Dönemin aydın hastalıklarını, siyasi akımların yanlış yönsemelerini toplumsal eleştiri bağlamında, yeni bir roman tekniğiyle verir.

Yarın kalan romanı Yalnız Efe, destansı bir nitelik taşır. Konusunu bir halk menkıbesinden almıştır. Dönemin toplumsal ortamında, yapılan haksızlıklara başkaldırarak silahlanıp dağa çıkan -kız kahraman- Yalnız Efe’nin kişiliğinde Türk halkanın direnme gücünü göstermeye çalışmıştır.

Yapıtları

Öykü : Harem, (u.ö.), 1918; Yüksek Ökçeler, (ö.s.), 1923; Gizli Mabet, (ö.s.), 1923; Bahar ve Kelebekler, (ö.s.), 1927.

Bütün Eserleri, temalarına göre bir araya getirilen basım: Efruz Bey, 1970; kahramanlar, 1970; bomba, 1970; Harem, 1970; Yüksek Ökçeler, 1970; Yüzakı, 1970; Yalnız Efe, 1970; Falaka, 1970; Aşk Dalgası, 1970; Beyaz Lale, 1970; Gizli Mabet, 1970.

 

 
  Bugün 1 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı!

 

 
 
Filistine Banner Destek Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol